|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Phrasals |
|
1 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için şantaj yapmak |
blackmail (someone) into (something) f.
|
|
As to the form, the new Member States are being blackmailed into accepting this treaty.
Şekle bakılırsa, yeni Üye Devletlere bu anlaşmayı kabul etmeleri için şantaj yapılıyor.
More Sentences
|
2 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
compel (someone) to (do something) f.
|
|
I was compelled to leave school.
Ben okulu terk etmek zorunda bırakıldım.
More Sentences
|
3 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) olarak görev yapmak |
function as (something) f.
|
|
Even where social partners function as delegates in advisory bodies, these delegates are very rarely women.
Sosyal ortakların danışma organlarında delege olarak görev yaptığı yerlerde bile, bu delegeler çok nadiren kadındır.
More Sentences
|
4 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında dedikodu yapmak |
gossip about (someone or something) f.
|
|
I wonder what they're gossiping about.
Ne hakkında dedikodu yaptıklarını merak ediyorum.
More Sentences
|
5 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
oblige (one) to (do something) f.
|
|
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to.
Ne yazık ki oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.
More Sentences
|
6 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) numarası yapmak |
pretend to (something) f.
|
|
That student sometimes pretends to be sick.
Bu öğrenci bazen hasta numarası yapıyor.
More Sentences
|
Colloquial |
|
7 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için ölmek |
be dying to (do something) f.
|
|
Tom is dying to see you.
Tom seni görmek için ölüyor.
More Sentences
|
8 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be dying to (do something) f.
|
|
I've been dying to meet him.
Onunla tanışmak için can atıyordum.
More Sentences
|
9 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) fayda etmez |
it's no use (doing something) expr.
|
|
It's no use crying over spilt milk.
Son pişmanlık fayda etmez.
More Sentences
|
General |
|
10 |
Genel |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork i.
|
|
11 |
Genel |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to f.
|
|
12 |
Genel |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something f.
|
|
13 |
Genel |
birinin haberi olmadan bir şey yapmak |
do something unbeknown to someone f.
|
|
14 |
Genel |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to f.
|
|
15 |
Genel |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to f.
|
|
16 |
Genel |
yapmak (birine olumsuz bir şey) |
subject to f.
|
|
17 |
Genel |
geliştirerek (başka bir şey) yapmak |
work up into f.
|
|
|
18 |
Genel |
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak |
cut down a piece of clothing into f.
|
|
19 |
Genel |
bir şey yapmak |
be about something f.
|
|
20 |
Genel |
yanlış bir şey yapmak |
do wrong f.
|
|
21 |
Genel |
-den (bir şey) yapmak |
shape into f.
|
|
22 |
Genel |
komik veya eğlenceli bir şey yapmak |
do something funny f.
|
|
23 |
Genel |
bir şeye ek olarak başka bir şey daha yapmak/yaptıklarını çeşitlendirmek |
diversify from something into something else f.
|
|
24 |
Genel |
bir şey yapmak zorunda kalmak |
be forced into doing something f.
|
|
25 |
Genel |
birine bir şey karşılığında iyilik yapmak |
backscratch f.
|
|
26 |
Genel |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo f.
|
|
27 |
Genel |
hayır için bir şey yapmak |
do something for charity f.
|
|
28 |
Genel |
açlık nedeniyle bir şey yapmak zorunda kalmak |
hunger f.
|
|
29 |
Genel |
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak |
grind f.
|
|
30 |
Genel |
(bir şey için) planlama yapmak |
posture f.
|
|
31 |
Genel |
bir şey yaparken hata yapmak |
make the mistake of doing something f.
|
|
Phrasals |
|
32 |
Öbek Fiiller |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
bir alanı bir şey yapmak için ayırmak |
zone something as something f.
|
|
37 |
Öbek Fiiller |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) f.
|
|
|
38 |
Öbek Fiiller |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around f.
|
|
39 |
Öbek Fiiller |
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak |
haggle with someone over something f.
|
|
40 |
Öbek Fiiller |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with (something) f.
|
|
41 |
Öbek Fiiller |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with something f.
|
|
42 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay (one) by (doing something) f.
|
|
43 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek |
repay (one) by (doing something) f.
|
|
44 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay someone by something f.
|
|
45 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için uğramak/girip çıkmak |
zip by f.
|
|
46 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide (one) for (something) f.
|
|
47 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide someone for something f.
|
|
48 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize about (someone or something) f.
|
|
49 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize on (someone or something) f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) espri yapmak |
quip about (someone or something) f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
bir şey için grev yapmak |
strike for something f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
bir şey için birisiyle mülakat yapmak |
interview with someone for something f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice on something f.
|
|
54 |
Öbek Fiiller |
birlikte/beraber bir şey yapmak |
throw in with someone f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice upon something f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
lay out (money) for something f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
shell out (money) for something f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
shell out (money) for something f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
shell (money) out for something f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
shell (money) out for something f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
bir şey için prova yapmak |
rehearse for something f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice on something f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin ödemesini yapmak (bir şey için) ödeme yapmak |
pay on something f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice upon something f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something on f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
bir şey için sıraya girmek/kuyruk yapmak |
line up for something f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something onto something f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
birisiyle bir şey için anlaşma yapmak |
contract with someone for something f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork out money (for something) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork money out (for something) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork out money (for something) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork over (some money) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork money out (for something) f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork over (some money) f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork (some money) over f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork (some money) over f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
lay out (money) for something f.
|
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(bir şey ile) misilleme yapmak |
counter with something f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(bir şey için) birine baskı yapmak |
pressure someone into something f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
yontarak bir şeyden bir şey yapmak |
whittle something out of something f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak |
crusade for (someone or something) f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
bir çırpıda bir şey üretmek/yapmak |
toss something off f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yapmak |
fashion (something) out of (something else) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
fashion something out of something f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yeniden yapmak |
reconstruct something from something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle bir şey için) kira sözleşmesi yapmak |
lease (something) to (someone or something) f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak |
lease something (out) to someone f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
bir şey için belli bir miktarda ödeme yapmak |
expend something for something f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast on something f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
bir şey şöleni yapmak |
feast on something f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast upon something f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
bir şey şöleni yapmak |
feast upon something f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
force on (someone or something) f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
form something out of something f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye/birine bir şey) takviyesi yapmak |
fortify (someone or something) with (something) f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden başka bir şey) uydurmak/yapmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyleri) bir araya getirip (başka bir şey) yapmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak/yaratmak |
make something up from something f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
birine (bir şey) hakkında hatırlatma yapmak |
get on(to) someone (about something) f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) karlı olmak |
pay to (do something) f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak |
push to f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket into something f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket into something f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket to something f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket to something f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için harekete geçirmek |
stir to (something) f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone into something f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone to something f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) üstünü başını (bir şey) yapmak |
strew (someone or something) with (something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin her tarafını bir şey yapmak |
strew something with something f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
her tarafını bir şey yapmak |
strew with f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrify (one) into (something) f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrify someone into something f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrorize someone into something f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrorize (one) into (something) f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde pratik yapmak |
train on (something) f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde alıştırma yapmak |
train on (something) f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey) hakkında bilgi sahibi yapmak |
verse (someone or oneself) in (something) f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerine spekülasyon yapmak |
speculate on something f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
biriyle/bir şeyle (biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede with (someone or something) f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede (for someone) (with someone or something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi kıvırıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi katlayıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
farklı parçaları bir araya getirerek bir şey yapmak |
patch together f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında kabak tadı veren bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle bir şey) yapmak için çalışmak |
join (someone or something) to (something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir şey yapmak |
name (one) as f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) çağrışımı yapmak |
taste of (something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
birini (bir şey) yapmak zorunda/mecburiyetinde bırakmak |
bounce into (something) f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yönünde) açı yapmak |
angle off (to or toward something) f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) espri yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) şakalaşmak/şaka yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
birinin ihtiyacına uygun bir şey yapmak |
accommodate someone with something f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act upon (something) f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act on (something) f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde kavis oluşturmak/yapmak |
arch over someone or something f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
bir şey için hazırlık yapmak |
arrange for something f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) for (something) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
bounce into (someone) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something upon something f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something on something f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something on something f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something onto something f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
koştur koştur bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
koştura koştura bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
koşturup bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
gayretle bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) bir dizi arama/görüşme yapmak |
call around (about someone or something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
call upon (someone) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment upon (someone or something) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment on (someone or something) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment about (someone or something) f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında yorum yapmak |
conjecture on (something) f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) with (someone or something) f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) for (something) f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) bir iş/bir şey planı yapmak |
cook something up (with someone) f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
cow (someone) into (something) f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye bir şey) için tezahürat yapmak |
cry out for (someone or something) f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) ticareti yapmak |
deal in (something) f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) işi yapmak |
deal in (something) f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinden iş yapmak |
deal in (something) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gösteri yapmak |
demonstrate for (someone or something) f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yapmak |
devote to (someone or something) f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) yapmak |
do (something) by (one) f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
başka bir şey olarak da görev yapmak |
double as f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
başka bir şey görevi de yapmak |
double as f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
dragoon (someone) into (something) f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
bir şey için baskı yapmak |
dragoon into f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
establish (someone or something) in (something) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
exchange words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
have words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) büyütüp (bir şey) yapmak |
expand (something) into (something) f.
|
|
209 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerine/üzerinde deney yapmak |
experiment with someone or something f.
|
|
210 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment upon (someone or something) f.
|
|
211 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment on (someone or something) f.
|
|
212 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinden giderek (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) f.
|
|
213 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) yola çıkarak (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) f.
|
|
214 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden bir şey) çıkarımı yapmak |
gather (something) from (someone or something) f.
|
|
215 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get along without (someone or something) f.
|
|
216 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get by (without someone or something) f.
|
|
217 |
Öbek Fiiller |
öğüterek bir şey yapmak |
grind something out f.
|
|
218 |
Öbek Fiiller |
ezerek bir şey yapmak |
grind something out f.
|
|
219 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) keserek/doğrayarak (bir şey) yapmak/haline getirmek |
hack (something) out of (something) f.
|
|
220 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak |
haggle (with someone) over someone or something f.
|
|
221 |
Öbek Fiiller |
bir şey için pazarlık yapmak/etmek |
haggle about something f.
|
|
222 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek |
haggle over (something) f.
|
|
223 |
Öbek Fiiller |
oyarak (bir şey) yapmak |
hollow out f.
|
|
224 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) aşısı yapmak |
inoculate with f.
|
|
225 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında tahkikat yapmak |
inquire into (something) f.
|
|
226 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında soruşturma yapmak |
inquire into (something) f.
|
|
227 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) alarak ileriye yatırım yapmak |
invest in (something) f.
|
|
228 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında geyik yapmak |
jabber about (someone or something) f.
|
|
229 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest about (someone or something) f.
|
|
230 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest at (someone or something) f.
|
|
231 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek |
jolly (someone) into (doing) (something) f.
|
|
232 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out against (someone or something) f.
|
|
233 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out at (someone or something) f.
|
|
234 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için lobi yapmak |
lobby for (someone or something) f.
|
|
235 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için plan yapmak/hazırlanmak |
look forward to (something) f.
|
|
236 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden bir şey) yapmak |
make (something) (out) of (someone or something) f.
|
|
237 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) yapmak |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
238 |
Öbek Fiiller |
hakkında/üzerine (bir şey) yapmak |
make about f.
|
|
239 |
Öbek Fiiller |
-e karşı (bir şey) yapmak |
make against f.
|
|
240 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak/idare etmek |
manage without (someone or something) f.
|
|
241 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için manevra yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
242 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hile yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
243 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için taktik yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
244 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için plan yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
245 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
masquerade as (someone or something) f.
|
|
246 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
obligate (one) to f.
|
|
247 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak |
ordain (one) as (something) f.
|
|
248 |
Öbek Fiiller |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint on f.
|
|
249 |
Öbek Fiiller |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint onto f.
|
|
250 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) karşısında panik yapmak |
panic at (something) f.
|
|
251 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey başka biri/bir şeymiş) gibi yapmak |
pass (someone or something) off (as something else) f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin) ödemesini (bir şey) aracılığıyla/üzerinden yapmak |
pay (for something) through (something) f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak |
pester (one) into (doing) (something) f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
pester (someone) for (something) f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) taklidi yapmak |
play (something) with (one) f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) rolü yapmak |
play at being (something) f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
pose as (someone or something) f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) numarası yapmak |
pose as (someone or something) f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde deneme/alıştırma yapmak |
practice on (someone or something) [uk] f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde talim yapmak |
practice on (someone or something) [uk] f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye bir şey yaparak) girmek/giriş yapmak |
preface (something) by (doing something) f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) girmek/giriş yapmak |
preface (something) with (doing something) f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden bir şey) üretmek/yapmak |
produce (something) from (something) f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
push (someone) into (something) f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için baskı yapmak |
push for (something) f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back into (something) f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back to (something) f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey için) baskı yapmak |
railroad (one) into (something) f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında araştırma yapmak |
read up on (someone or something) f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
(birine sağladığı/yaptığı bir şey) için ödeme yapmak |
remunerate (one) for (something) f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için/karşılığında ödeme yapmak |
repay (one) for (something) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay by f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için değişim yapmak |
retool for (something) f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için güncelleme yapmak |
retool for (something) f.
|
|
277 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için hemen koşmak |
rush to (something) f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında bir yorum yapmak |
say (something) about (someone or something) f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için sayı yapmak |
score for (someone or something) f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) adına sayı yapmak/puan kazanmak |
score for (someone or something) f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
set up as f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında yorum yapmak |
speculate about (someone or something) f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında casusluk yapmak |
spy on (someone or something) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) stokunu yapmak |
stock up with (something) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
stop for (something) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerine grev yapmak |
strike over (something) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için grev yapmak |
strike over (something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında konuşmak/dedikodu yapmak/tartışmak |
talk of (someone or something) f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için (resmi bir ticari teklif/anlaşma) yapmak |
tender (something) for (something) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için test yapmak |
test for (something) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak |
testify for (someone or something) f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torment (one) into (doing something) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torture (one) into (doing something) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için çığırtkanlık yapmak |
tout for (something) f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train for (something) f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train up to (something) f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için idman yapmak |
train up to (something) f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
-den oyarak bir şey yapmak |
whittle out of f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde işlem yapmak |
work on (something) f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde alıştırma/pratik yapmak |
work on (something) f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (some place) as (something) f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (something) for (something) f.
|
|
Phrases |
|
304 |
İfadeler |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
305 |
İfadeler |
düzenli olarak (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
306 |
İfadeler |
sürekli (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
307 |
İfadeler |
devamlı (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
308 |
İfadeler |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
309 |
İfadeler |
düzenli olarak bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
310 |
İfadeler |
sürekli bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
311 |
İfadeler |
devamlı bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
312 |
İfadeler |
artık sadece (bir şey) yapmak/yapabilmek |
can but expr.
|
|
313 |
İfadeler |
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) |
can but expr.
|
|
314 |
İfadeler |
(bir şey yapmak) suç değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
315 |
İfadeler |
(bir şey yapmak) pahasına |
at the risk of (doing something) expr.
|
|
316 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) düşmez |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
317 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
318 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
319 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) göre değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
320 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
321 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
322 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
323 |
İfadeler |
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
324 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
325 |
İfadeler |
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
326 |
İfadeler |
bir şey/bir şey yapmak şöyle dursun |
far from something/doing something expr.
|
|
327 |
İfadeler |
bir şey/bir şey yapmak bir yana |
far from something/doing something expr.
|
|
328 |
İfadeler |
(bir şey yapabilmek/yapmak) için |
in order to (do something) expr.
|
|
329 |
İfadeler |
bir şey yapabilmek/yapmak için |
in order to do something expr.
|
|
330 |
İfadeler |
işi (bir şey yapmak) olan |
in the business of (doing something) expr.
|
|
Proverb |
|
331 |
Atasözü |
bazen bir şey yapmak istesen de durup sabırla beklemen gerekir |
they also serve who only stand and wait
|
|
Colloquial |
|
332 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something f.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something f.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak |
crave to (do something) f.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
değiştirmek için bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
bir konuda bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
(birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak |
do (something) about f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
akla hayale gelmez bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
asla umulmadık bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
aklın ucundan geçmeyecek bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
olağan dışı bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
akıllara zarar bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) aklına gelmemek |
not think of (doing something) f.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak birine) yarar/fayda sağlamak |
behoove (one) to (do something) f.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
(biri) için bir şey yapmak |
do for (someone) f.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
şans getirsin diye (bir şey) yapmak |
do something for luck f.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak |
do something for luck f.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmete girmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmet etmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and (do something) f.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak zorunda olmak |
have (something) to do f.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak |
trouble oneself (to do something) f.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
(bir şey öyleymiş) gibi yapmak |
make out like (something is the case) f.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olsun diye düzenlemeler/ayarlamalar yapmak |
work things so (that) (something is the case) f.
|
|
372 |
Konuşma Dili |
ayarlamaları/düzenlemeleri (bir şey) olacak şekilde yapmak |
work things so (that) (something is the case) f.
|
|
373 |
Konuşma Dili |
kendini serbest bırakıp tüm enerjisiyle bir şey yapmak |
let rip f.
|
|
374 |
Konuşma Dili |
kendini özgür bırakıp tüm duygularıyla bir şey yapmak |
let rip f.
|
|
375 |
Konuşma Dili |
bütün gün/gece/hafta sonu bir şey yapmak |
make a day/night/weekend of it f.
|
|
376 |
Konuşma Dili |
(bir şeyleri) birleştirip (bir şey) yapmak |
make (something) from (other things) f.
|
|
377 |
Konuşma Dili |
suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score f.
|
|
378 |
Konuşma Dili |
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score f.
|
|
379 |
Konuşma Dili |
enerjisini yükselten/yükseltecek bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
380 |
Konuşma Dili |
moral veren bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
381 |
Konuşma Dili |
modunu yükselten bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
382 |
Konuşma Dili |
canlandırıcı bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
383 |
Konuşma Dili |
sıkışınca/gerektiği yerde farklı bir şey yapmak |
punt f.
|
|
384 |
Konuşma Dili |
şaşırtıcı bir şey yapmak |
punt f.
|
|
385 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
386 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
387 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
388 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak |
be down to (do something) f.
|
|
389 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) f.
|
|
390 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be down to (do something) f.
|
|
391 |
Konuşma Dili |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] f.
|
|
392 |
Konuşma Dili |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] f.
|
|
393 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) sabırsızlanmak |
can't wait (to do something) f.
|
|
394 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
395 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
396 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
397 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için can atmak |
be dying for something/to do something f.
|
|
398 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için ölmek |
be dying for something/to do something f.
|
|
399 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak |
be dying for something/to do something f.
|
|
400 |
Konuşma Dili |
(biri) için (bir şey) yapmak |
do for (someone) f.
|
|
401 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak |
be dying to (do something) f.
|
|
402 |
Konuşma Dili |
gidip (bir şey) yapmak |
go f.
|
|
403 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için kandırmak |
get to (do something) f.
|
|
404 |
Konuşma Dili |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something f.
|
|
405 |
Konuşma Dili |
bir şey için elinden geleni yapmak |
go all out for something f.
|
|
406 |
Konuşma Dili |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and do f.
|
|
407 |
Konuşma Dili |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do f.
|
|
408 |
Konuşma Dili |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do f.
|
|
409 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
have got to (do something) f.
|
|
410 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak aklında olmak |
have it in mind to do something f.
|
|
411 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in one to do something f.
|
|
412 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in you to do something f.
|
|
413 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
414 |
Konuşma Dili |
acele içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
415 |
Konuşma Dili |
telaş içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
416 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için sabırsızlanmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
417 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
418 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) istemek |
mean to (do something) f.
|
|
419 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
mean to (do something) f.
|
|
420 |
Konuşma Dili |
zar zor (bir şey yapmak) |
struggle to (do something) f.
|
|
421 |
Konuşma Dili |
eskiden bir şey yapmak |
used to do something f.
|
|
422 |
Konuşma Dili |
vaktiyle bir şey yapmak |
used to do something f.
|
|
423 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set s.
|
|
424 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set s.
|
|
425 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set s.
|
|
426 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set s.
|
|
427 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set s.
|
|
428 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set s.
|
|
429 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen |
bent on something/on doing something s.
|
|
430 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan |
bent on something/on doing something s.
|
|
431 |
Konuşma Dili |
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak) |
turn round and do something [brit] expr.
|
|
432 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) abes olmak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
433 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
434 |
Konuşma Dili |
bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
435 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde/bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
436 |
Konuşma Dili |
kalkıp (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
437 |
Konuşma Dili |
ansızın (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
438 |
Konuşma Dili |
aniden (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
439 |
Konuşma Dili |
birdenbire (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
440 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
441 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
442 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixing to (do something) expr.
|
|
443 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixin to do something expr.
|
|
444 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) yasak değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
445 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) ya da (bir şey yapmamak), (işte bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
446 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak ya da (yapmamak), (bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
447 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) üzere |
bousta expr.
|
|
448 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorundaysan |
if you must (do something) expr.
|
|
449 |
Konuşma Dili |
önemli olan (bir şey yapmak |
it is a matter of (doing something) expr.
|
|
450 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) kardır |
it pays to expr.
|
|
451 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak dışında |
short of something/of doing something expr.
|
|
452 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için |
so as to do something expr.
|
|
453 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak niyetiyle |
so as to do something expr.
|
|
454 |
Konuşma Dili |
tek çare (bir şey yapmak) |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
|
455 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak isteyen |
up to (something) expr.
|
|
456 |
Konuşma Dili |
(kalkıp bir şey yapmak) zorundaydın değil mi? |
you just had to (go and) (do something) expr.
|
|
Idioms |
|
457 |
Deyim |
formalite icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
458 |
Deyim |
prosedür gereği (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
459 |
Deyim |
formaliteden (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
460 |
Deyim |
görüntü icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
461 |
Deyim |
kural icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
462 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) açık çek |
carte blanche (to do something) i.
|
|
463 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) tam yetki |
carte blanche (to do something) i.
|
|
464 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) sınırsız özgürlük |
carte blanche (to do something) i.
|
|
465 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
467 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
468 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
469 |
Deyim |
can sıkıcı/sinir bozucu bir şey yapmak |
ruffle a few feathers i.
|
|
470 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
471 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken para |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
472 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
473 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken enerji |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
474 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
475 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken sağduyu |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
476 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
477 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken beceri |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
478 |
Deyim |
garip bir şey yapmak |
run a rig f.
|
|
479 |
Deyim |
(bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak |
be keen about f.
|
|
480 |
Deyim |
(bir şey) arsızlığı yapmak |
feed the beast f.
|
|
481 |
Deyim |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give (one) to believe f.
|
|
482 |
Deyim |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give somebody to believe/understand (that) f.
|
|
483 |
Deyim |
(birini) gücendirecek bir şey yapmak |
tread on one's toes f.
|
|
484 |
Deyim |
(bir şey yapmak) istemek |
care to (do something) f.
|
|
485 |
Deyim |
(bir şey yapmak) ilgisini çekmek |
care to (do something) f.
|
|
486 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
throw the cat among the pigeons f.
|
|
487 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
set the cat among the pigeons f.
|
|
488 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
put the cat among the pigeons f.
|
|
489 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak |
have no cause to (do something) f.
|
|
490 |
Deyim |
bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
491 |
Deyim |
alışılmışın dışında bir şey yapmak |
go off the beaten track f.
|
|
492 |
Deyim |
birini (bir şey yapmak için) kandırmak |
fool someone into something f.
|
|
493 |
Deyim |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something f.
|
|
494 |
Deyim |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb f.
|
|
495 |
Deyim |
canını dişine takarak/şevkle bir şey yapmak |
do something with a vengeance f.
|
|
496 |
Deyim |
geri dönülmeyecek bir şey yapmak |
cross the rubicon f.
|
|
497 |
Deyim |
kendini bir şey yapmak için yavaş yavaş hazırlamak |
work your way around f.
|
|
498 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into someone's hands f.
|
|
499 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into the hands of somebody f.
|
|
500 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into somebody's hands f.
|
|